:::::.. BİTTİ ..:::::

 

 

 

 

Bu İnkılâp'ın ilk ve son Fikir-Sanat eki. Zira İnkılâp 213. sayısı ile yayınına veda edip tarihe karışıyor.
1960 yılının 30 Ağustosunda çıkmaya başlamıştık. Bu şehir, bu dertler bizimdi. Kendi hesabınıza sorumluluk duyuyorduk, elimiz kalem tutuyordu. Boş duramazdık. Hiç  denecek kadar az olan imkânlarımıza aldırmadık. Kaleme şevkle hecanla sarıldık.
İnkılâp'ın ilk sayısında, ilk yazım "İnkılâp Bir" başlığıyla çıkmıştı. O yazımda kapanacağını aklıma getirmiyor, "İnkılâp çıkış amaçlarını unutmadığı müddetçe burada yazağım" diyorum. İnkılâp çıkış amaçlarını hiçbir zaman unutmadı.
Sahibi Mustafa Özerdi. ilk çıktığımız gün, gazeteyi eline alıp "neme lâzım güzel gazete" deyişini, çocukça sevincini içim burkularak hatırlıyorum. Makalelerimiz radyoda okundukça daha bir türlü sevinirdi. Ama bunları şimdi niye anlatmalı, niye hatırlamalı.
Mustafa gitti sonra. Ben ona "Sefalet Mustafa" derim, gitti. Memleketinde bir avuç bahçesini işlemeye başladı. Sağı solu, böğrü, adeleleri ağrıdı. Çoğu gün yorgunluktan gözüne uyku girmedi. Sonra terzilik yapmaya başladı. Ekmek için. Düşünen fikirlerle dalgalanan bir başın, bir çeket bitirip, bir pantolon tamamlayıp, ekmek için, binlerce iğne sokup çıkarması kumaşa.. Bir yandan, Fransızcadan tercümeler yapması. Yoksul.. Düşünen başın kaderi bu Türkiyede.
Mecbur kalarak altı ay içinde yirmiüç gün çıkamayışımız günlük vasfımızı kaybettirmiş. Bunun için bir tek ilan alamadık. Yavaş yavaş üzerimize bıkkınlık geldi. Ama daha iki ay dayandık. Yılmayacaktık da. inanarak çalışıyorduk çünkü..
Tam bu sırada yeni bir karaname çıktı. Ekmeğimize bal çaldı. Yani otomatikman kapanma hükmü giydik. Yani bittik. Çünkü suçluyduk. Çunku topluma -bütün kalleşliğine rağmen- hizmete çalışmak suçtur ve yahut aptallık. Toplum teper. Kör ve sakat düzeni adam olmaz.. kötünün yanında iyiyi, faydasızın yanında faydalıyı.. Teper. Gerçek ve ideal bir hareket yapar ama kısa zamanda yapılanın süfli edebiyatına geçrre,y gerçeklerden kaçar, sıyrılır,. dedikodu, safsata ve hayalle uğrasır. Kuru kuru, faydasız, öğünür. Yani as hüviyetine bürünür.
Değer takdir etmez, değer yaşatmaz. Bununla meselâ biz, "bir değerdik" mi demek istiyorum yani.. Evet resmen bunu söylüyorum. Peki ne yapmalı şimdi; kader deyip günahın hepsini Tanrıya mı bırakmalı..
@@@
Orhan Akbay'dan söz açmayınca yazıyı bitiremiyeceğim. Orhan Akbay: Bu şehrin dost Vali ve Belediye Reisi. İnkılâp'ın ilk sayılarından birinde "Günaydın Orhan Akbay" başlıklı yazımı hatırlıyorum. Maraşa geleli bir hafta kadar olmuştu. Ona Maraşın muhtaç olduğu idarecinin tarifini yapıyordum. Bu tarife uymadığı takdirde "Yazacağım bir yazının başlığı ancak "İyi Geceler Orhan Akbay" olacak diyordum. Orhan Akbay tarifime uymadı ama, bu başlıkta bir yazı yazmak durumu da hasıl olmadı.
Orhan Akbay'ı severek, saygıyla selâmlıyor, onu iyi niyeti, dostluğu, çalışkanlığı, yiğitliği, temizliği, çabası, didinmeleriyle, bu şehirle, en güzel dileklerimle başbaşa bırakıyorum.

Bu şehirden kaçmak vaktidir artık.
* İnkılâp Gazetesi'nin ilk ve son sanat eki olan "Fikir-Sanat"ta yayımlanmıştır. 12-06-1961
Okuntu Dergisi Cahit zarifoğlu Özel Sayısı'ndan alınmıştır...
yumruk
cahit zarifoğlu